Betül Varol
Sarah Connor Olmak...
Güncelleme tarihi: 5 May 2020

Bir eğitim yolculuğunun son günüydü. Günümüzde pek çok kadın yöneticinin dişi enerjinin getirdiği muazzam güçler olan duygu, yaratıcılık, uzlaşma, şefkat gibi özellikleri terkedip, giderek sertleştiği hatta acımasızlaştığını ve nedenlerini tartıştık. Erkeklerin rekabet dünyasına uyumlanma, boşanma ve sonucunda evdeki tek ebeveyn olma, kalıtsal travmalar gibi pek çok sebebi olabileceğinden bahsettik.
Bu maskülen hareket beni de es geçmemişti tabii ki. Hatta bunu en güzel şekilde oğlum ifade etti. Senelerdir yaptığım fitness’a, kickbox’ı ilave etmiştim. Upuzun saçlarımı kestirip, enseyi hafif kazıtmıştım. Görünce şok oldu: “Anne giderek Sarah Connor’a benzemeye başladın, Terminator falan mı geliyor?” Önce çok güldüm ama hakikaten bir şeyler olmuştu bana ve benim gibi pek çok kadına. Giderek gerçekten Sarah Connor’a mı benziyorduk?
Bilim-kurgu ailemizin ortak tutkusudur ve Terminator bu kategoride benim için tüm zamanların en iyi ilk üç filmden biridir. Kendi serisinin en iyisi de, ikincisidir. İlk filmin yapılışının üstünden yedi yıl geçmiştir. Teknolojinin önlenemez ilerleyişini ve çağ atlayan efektleri iki filmi üst üste seyrettiğinizde hayretle fark edersiniz. Ama en olağanüstü değişim filmin teknolojisinde değil, Sarah Connor’da olmuştur. Seksenlerin permalı saçlı, sevimli, sıradan Amerikalı kızı her ne kadar çevresi tarafından kafayı sıyırmış olarak algılansa da baklavalı karın kasları, silah kullanmadaki ustalığıyla oğlunu gelecekten gelen robotlara karşı korumak için adeta bir ninjaya dönüşmüştür.
Ergenliğin başındaki John annesinin bu durumundan çok mutsuzdur. Utanmakta ve hatta nefret etmektedir. Sarah saplantılı düşünceleri yüzünden akıl hastanesindedir ve John yıllarca koruyucu ailelerin yanında yaşamak zorunda kalmıştır. Beraber olabildikleri kısa sürede ise annesi onu bir asker sertliği ile yetiştirmiştir. Oysa ki Sarah’nın tek amacı biricik oğlu, gelecekte olacak muhtemel savaşın lideri olacak John’un hayatını korumak ve dolayısıyla dünyayı kurtarmaktır.
Erciyes Üniversitesi’nin bir araştırmasına göre %70’i evli olan yönetici kadınların yaklaşık % de 60’ı çocuksuz. Kadınlar eskisinden daha hızlı ve daha kolay bir şekilde kariyer sahibi oldukları halde, yönetim kademelerinde yükselmeleri birçok nedenle gerçekleşememektedir. Genel olarak toplumlarda kadınlara pasiflik, kabul edicilik, evcimenlik atfedilirken, erkeklere özerklik, girişkenlik, baskınlık ve başarı atfedilir.
Yöneticilik kurallarının erkekler tarafından konulduğunu düşünürsek yönetime katılmayı isteyen kadın iş hayatındaki rekabet, siyasi ve ekonomik dalgalanmalar, gelecekteki belirsizliklere, evin sorumlulukları eklendiğinde Sarah’ya dönüşebilmektedir.
Oysaki dünyayı yöneten yeterince erkek var ve kadınların da artan eril enerjisi dengeyi giderek bozmakta. Unutmayalım ki savaşları eril enerji çıkarır. John gibi dünyanın da şefkate, sevecenliğe ve uzlaşıya ihtiyacı var.
“Hastala Vista Baby”
Betül Varol